Şiraz'ın Eylülleri

Şiraz'ın Eylülleri Dalia Sofer'in kendi yaşam öyküsünden yola çıkarak kaleme aldığı bir kitap. İranlı bir Yahudi ailenin İran İslam Devrimi'nden sonra yaşadığı sıkıntıları anlatan kitap gayet akıcı bir dille kaleme alınmış. Üstelik cefa gören Yahudi hikayelerinde çoğunlukla gördüğümüz ajitasyona da kaçılmamış -ki bu durum kitabı benim gözümde sıradandan daha yukarıda bir yerlere yerleştiriyor. Devrim sonrası Devrim Muhafızları'nın nasıl kendilerinden olmayan herkesi suçlamaya ve cezalandırmaya meyilli olduğunu -hatta cezalandırdığını, infaz ettiğini- bu ailenin dramını anlatırken büyük bir zerafetle aktarıyor Dalia Sofer. İran-Irak savaşı esnasında yaşanan sıkıntılara da değinen kitap bu yönleriyle tavsiye edebileceklerim listesine giriyor.

Ne var ki bu güzel özellikleri yanında tatmin olmadığım ve beni memnun etmeyen yanları da var kitabın. Kitabı okurken memnun olmadığım kısım Batı'nın estetik anlayışının yüceltilişiydi. Sanat eserlerinden aksesuarlara, mimariden müziğe, hatta insan güzelliğine kadar her şey bir Batılı'nın gözüyle övülüyor yahut yeriliyor. Bir bestenin veya bir tablonun Batılı yahut Doğulu biri tarafından yapılmış olması değil de bir Batılı'nın beğenip beğenmeyeceğine bağlı olarak güzel olup olmadığı yargısına varılması benim tadımı kaçıranlardan biriydi. Bilhassa -İran İslam Devrimi'nden kadınların belli bir biçimde giyinmesinin zorunlu kılınmasıyla iyice belirginleşen- giyim kuşam meselesinde bu durum kendini gösteriyordu.

Kitabın beni tatmin etmeyen kısmı ise sosyal adaletsizlik konusundaki belirsiz duruşu. Varsıllık ve yoksulluk, patronluk ve hizmetçilik, arkadaşlık ve sırdaşlık arasındaki farklarla, bunların birbirleriyle ilişkisi hakkında can alıcı sorular sorulurken bu soruların cevaplanmasından kaçınılmış. Her zenginin ve her fakirin aynı olmadığı belirtilmiş belki ama zengin ve fakir arasındaki farkın neden bu denli yıkıcı olduğu, bu uçurumun neden bu denli büyük olduğu sorusu cevaplanmadan bırakılmış. Sanki biraz böyle gelmiş böyle gider havası yaratılmış. Elbette bir yazar aklımıza takılan her soruyu cevaplamak zorunda değil fakat kendi sorduğu sorulara cevap vermemesi yahut kaçamak cevaplar vermesi ister istemez doyumsuzluğa neden oluyor bende.

Tüm bunlar şahsi kanaatlerim olduğuna göre son bir şahsi kanaatle Işıl Aydın'ın çevirisiyle GOA Yayınları'ndan çıkan kitabın okunmaya değer olduğunu söyleyeyim.

Önemli not: "Bir Kitap Okudum" etiketiyle yazdığım yazılar tamamen şahsi kanaatlerimi içermektedir. Edebiyatla alakam okumayı seven biri olmamla sınırlıdır. Bu nedenle söz konusu yazılar okunurken edebi eleştiri mahiyeti taşımadıklarının göz önünde bulundurulmasını istirham ederim.
0 Responses