.

"Ne kadar ölmek istiyor, sonra korkup nasıl vazgeçiyor. Bilmiyor ki insan o kadar ölmek isterse sonunda ölür. Bir ölü olur. Çiçekli sabahlığı olan bir ölü. Her gece kocasının yanına uzanan bir ölü."

Şebnem İşigüzel, Çöplük

Kör Salih

Baksana talihe sen verir kimine. Malı vermiş benim gibi birine.

Dağın Sesi

Yasunari Kavabata'yı Kiyoto* ile tanıdım ve Bin Beyaz Turna ile sevdim. Dağın Sesi de yazarı sevmeme sebep olan her an her yerde karşımıza çıkabilecek olan şeylerin bizde yarattığı ani ruhsal değişimleri olanca yalınlığıyla aktarabilme yetisinden nasibini almış. Bu haliyle kitap bana istediğimi verdi diyebilirim. (En azından beklentilerimi karşıladı.) Lakin Kavabata'yı bu kitapla tanısaydım muhtemelen sevmezdim zira sık sık diyalogları bağlamla bağdaştırma sorunu yaşadım. Bunun sebebi benim dikkat dağınıklığım olabileceği gibi yazarın metnin akışını kahramanımız Şingo'nun unutkanlığına uygun biçimde kurgulamış olması da olabilir. (Şu kurduğum cümle bana ilkinin doğru olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşündürdü.) Uzun lafın kısası, kanaatimce okumaya değer bir kitap ama bu değerli yazarla yeni tanışanlar için başka bir kitap daha uygun olabilir. (Kiyoto'yu tavsiye edebilirim.)

Kitap, Dost Körpe'nin çevirisiyle (çeviri Japonca'dan değil İngilizce'den yapılmış ki bu da beni biraz rahatsız etti) Doğan Kitap tarafından yayınlanmış.

* Doğan Kitap bu kitabı Kiraz Çiçekleri adıyla yayınlamış. Ben Cem Yayınevi'nin baskısını okuduğum için bu ismi tercih ediyorum.

Önemli not: "Bir Kitap Okudum" etiketiyle yazdığım yazılar tamamen şahsi kanaatlerimi içermektedir. Edebiyatla alakam okumayı seven biri olmamla sınırlıdır. Bu nedenle söz konusu yazılar okunurken edebi eleştiri mahiyeti taşımadıklarının göz önünde bulundurulmasını istirham ederim.

Şarkılar, Türküler

"Kulağa hoş gelen her tür müzik" diye bir kalıp var malum. Kimileri dalga geçer bununla. Ben normal buluyorum. Neticede bir insanın beğenilerini (sadece müzik için geçerli değil bu söylediğim) sınırlandırması gerekmez. Ruh halindeki değişimlere bağlı olarak çok çeşitli beğenilere sahip olabilir hatta çoğu zaman beğenmediği eserleri o an için olarak dinlemeyi arzu edebilir kişi. Ha ama herkesin kendini bulduğu bir müzik türü de vardır herhalde. Diğerlerinden ayrı bir yeri olan. Ben olağan durumlarda klasik Türk müziği (aslında buna klasik Osmanlı müziği demeyi tercih ediyorum zira en önemli bestekar ve icracılarının arasında Rumlar, Ermeniler, Kürtler ve Osmanlı topraklarında yaşamış daha nice azınlık mensubu var) dinlemeyi çok severim örneğin. Bilhassa saz eserlerinin dinginleştirici bir etkisi var üzerimde. Yer yer duygulanır, yer yer coşarım ama çoğunlukla sakinleşir ve hayatı akışına bırakırım. Hüzünlü olduğum, içime kapanmak ve kendimle baş başa kalmak istediğim zamanlarsa halk müziği dinlemeyi seviyorum ya da halk müziği beni hüzünlendiriyor, kendimle baş başa kalmamı sağlıyor (klasik Türk müziği için sözünü ettiğim istisnai durumlar halk müziği için de geçerli elbette).  Klasik Türk müziği aklıma, halk müziği kalbime hitap ediyor gibi. Neyse, işte o kalbime hitap eden, az evvel dinlerken tüylerimi diken diken eden eserlerden birini paylaşmak istedim.


.

Bazı kitaplar albayım, bazı adamlara gelmiyor.