Sadece Birkaç Gün

İsmini bir köprünün üzerindeki grafitiden alan ve buna bir hikaye uyduran bu kitap benim için postmodernizmin romanı. Postmodern bir roman değil dikkatinizi çekerim. Modern algılarımızı bir güzel irdeler ve yer yer ince bir mizahla tiye alırken ruhaniliğe de aydınlanma sonrası bir zihnin berraklığıyla bakıyor ve tüm bunları yaparken bir geriye dönüş nakaratı tutturmak yerine evrilme hikayesi kaleme alıyor.

Kansız savaşlar için silah üretmek amacıyla oluşturulan bir kurumun vaktiyle Avrupa'nın çeşitli yerlerinde ortaya çıkan ve Fareli Köyün Kavalcısı hikayesine kaynak oluşturan -meselenin bu kısmından emin değilim, yazarın kurmacası da olabilir- toplu çıldırma vakalarından esinlenerek bu vakalara sebep olan geni bulması ve geliştirmesiyle başlıyor her şey. Genin geliştirilmesindeki amaç insanların iletişim becerilerinin zarar görmesi, böylece topluluk duygusunun ortadan kalkması ve saldırılan ülkenin kan dökülmeden savaşı kaybetmesi. Deneklerden birinin (yoksa hepsinin mi?) kaçmasıyla işler çığrından çıkar ve...

Kitap kelimenin gerçek anlamıyla mükemmel. Independent Publishers tarafından "En İyi Düşsel Kurgu" ödülüne layık görülmüş. Tony Vigorito'nun Gözde Naiboğlu tarafından Türkçe'ye kazandırılan kitabı Hitkitap tarafından yayınlanmış.


Önemli not: "Bir Kitap Okudum" etiketiyle yazdığım yazılar tamamen şahsi kanaatlerimi içermektedir. Edebiyatla alakam okumayı seven biri olmamla sınırlıdır. Bu nedenle söz konusu yazılar okunurken edebi eleştiri mahiyeti taşımadıklarının göz önünde bulundurulmasını istirham ederim.
0 Responses