Hoca Aranıyor

Berber Dili ve Edebiyatı dalında uzman eğitmenler aranıyor. Bu konuda tecrübe sahipleri veya referans verebilecek olan varsa minnettar olurum. Saygılarımla.

Televizyon

Arkadaş şu güzel yurdumda televizyonculuk anlayışı ne boktandır ya. Aksi gibi salonda oturmaya da alıştım, ikide bir kafayı çevirip çevirip bakıyorum.

Adriana Lima ve Güzellik(!)

Adriana Lima Türkiye'ye gelmiş. Acun, dandirik programı sayesinde cânım memleketime gelen yabancı ünlüler furyasına bir isim daha ekledi böylelikle. Kendisini vatana ve millete bu üstün hizmetlerinden ötürü tebrik ediyor ve bayrağımızı göndere çekmek için gösterdiği çabayı takdir ediyorum. Yaşa, var ol Acun.

Babasının aşk şehri diye Roma yerine yanlışlıkla Paris adını verdiği pek bir seksi ve medyatik oteller zinciri veliahtı Hilton kızımız (seksi ve medyatik olan yalnızca kızımız olmadığı için otelleri de ayrı tutmak istemediğimden her iki türlü de anlaşılabilecek bir niteleme kullanmak istedim), beş on kuruş derken damlaya damlaya 50 Cent (Türk Lirası karşılığı 83 kuruş oğlum boru değil) olmuş şarkıcı abimiz derken şimdi de Türk erkeklerinin geviş getirmekte olan bir lama gibi ağızlarının suyunu akıtıp avının üzerine atlamak için fırsat kollayan bir puma misali dört gözle takip ettikleri sambacı (bu tabiri futbolcularla özdeşleştiren değerli spor medyamıza buradan selam çakmayı kendime borç bilirim) Adriana'yı konuk etmiş Ilıcalı. Tebrik falan faslını üstte geçtik o yüzden tekrarlamıyorum, bu kadar zırvalamamın sebebine geçiyorum.

Efendim gördüğüm kadarıyla Adriana Lima'nın Türk erkekleri hele hele şu meşhur bilgi kaynağı ve haznemiz ekşi sözlük erkek yazar kolonisi üzerinde inanılmaz bir etkisi var. Hani komplo teorilerine yatkın biri olsam Adriana'nın Türk erkeklerini etkisi altına alarak eblehleştirmek, dünya üzerinde bilmem kaç milyar başka kadın varken yalnızca onu düşündürmek ve bu yolla hiçbir zaman elde edemeyecekleri bu kız yüzünden üreme görevlerini ihmal edip yüce Türk soyunun tükenmesini sağlamak için dış mihraklarca özel olarak tasarlanmış bir biyo-bilimumbilimsel bir ürün olduğunu düşünürdüm. Ama okuduğum kadarıyla seneler evvel (tarih vermiyorum, bayanlara yaşı sorulmaz, sorulsa da başkasına bildirilmez) Brezilya'da yoksul ve dindar bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiş kendisi. Yani bildiğin insan. Madem bildiğin insan neden yurdum erkekleri için Nutella'dan bile daha tartışılmaz bir yere sahip bu kızcağız? Bu fetişizmin kaynağı ne?

Üstteki paragrafın son cümlesi dolayısıyla kapitalizmin kadın etinden sektör oluşturmasını (kadın etinden sektör oluşturmak lafını ilk defa Yılmaz Odabaşı'dan öğrenmişimdir) ya da cinselliğin yozlaşmada oynadığı etkin rolü falan eleştireceğimi düşünen varsa yanılır. Ben sığ bir adamım, sığ şeylerden bahsederim. Bu yüzden sabah beri tek tek basaraktan, bade süzerekten, inci dizerekten bik bik etmemin sebebi Adriana Lima'yı beğenmediğimi söylemek istememdir yalnızca. E bunu tek cümle olarak yazıp gönderemeyeceğime göre önden bir miktar laf salatası sunmam gerekti. (Yemekteyiz izleyemedim yeterince, salatanın ne zaman ve nasıl servis edileceğini bilmediğimden kendi yöntemimi kullandım. Puanlar düşük gelirse şaşırmam.)

Bana sorarsanız Adriana Lima ortalama güzellikte bir modeldir arkadaşım. Türkiye'de ondan daha güzel sürüyle isim sayabilirim, hem de bir çırpıda. Ha güzellik öznel bir yargıdır, benim güzel bulduğumu başkaları güzel bulmaz o ayrı elbette. Malum ben de herkesin salyalar akıttığı birini beğenmediğimi söylemek için yırtınıyorum öteden beri. Lafı fazla uzatmadan, güzellikte öznellik ve nesnellik felsefesine(!) dalıp güzellik yarışmalarına sistematik eleştiri getirmeye başlamadan evvel (ki bence güzellik yarışmaları ayrımcılığın ve ötekileştirmenin daniskasının yapıldığı organizasyonlardır, yersen) sözü bağlayayım.

Bence Adriana Lima güzel bir kadın değil. Tamam biraz ılıman hale getirelim söylemimizi, çok güzel bir kadın değil. Bu ülkenin havasını solumuş, bu ülkenin sularından içmiş vs. niteliklere sahip, özetle bu topraklarda yetişmiş Adriana'ya güzellikte nal toplatacak nice güzelimiz var. Tabi bir de benim gönlümün güzeli var ama onun kategorisi ayrı. Ayrıca kendisine yan gözle bakanı vururum ona göre. (Spekülasyon, spekülasyon, spekülasyon.)

Ah Bu Şarkıların...

Ah be dostum, açtın bu efkarlı şarkıları, yaktın ahan şu kalbimi. Zaten kendimi yalnızlığa terk etmişim, sözü sohbeti özlemişim yapılacak iş mi bu? Gözlerim kapanıyor, uykusuzluktan mı sıkıntıdan mı bilmem. Yarın final var çalışasım yok, gerekli mi değil mi bilmem. Sevdiğim biri(leri) var, mutlu(lar) mı değil(ler) mi bilmem. Bir de bu şarkılar...

Beyaz Melek

Sinemadan anlamam ben. Senaryo nasıl yazılır bilmem. Hatta elime bir senaryo örneği alıp okumuş bile değilim. Film müziği nedir, neye göre seçilir haberim yok. Hele görüntü gibi, ışık gibi, ses gibi teknik detaylardan hiç anlamam. Alelade bir izleyiciyim ben. Oyunculuktan da anlam zerre kadar. Ama bazı insanlar var, o kameranın karşısında ne yapıyorlarsa böyle içine işliyor insanın. O yüzden diyorum ki her şey bir yana sırf o kadar ustayı aynı filmde oynamaya ikna ettiğin, bu şöleni bana yaşattığın için sağol be Mahsun! Yüreğine sağlık, ne diyeyim.

Oturuma Prim

Ne acayip bir ülkede yaşıyoruz biz ya! Milletvekillerimizin maaşlarının yetmediğine dair yakarışları nihayet(!) dikkate alınmış ve bu mağduriteye(!) bir çözüm önerilmiş. Milletvekillerimiz, hani bizim vekilimiz olarak meclise giden insanlar, yani bizi orda temsil etmesi gereken kişiler katıldıkları oturum başına prim alacaklarmış bu öneri kabul edildiği takdirde. Pardon ama oturuma katılmayacaksan işin ne mecliste behey vekil! Katılmadığın oturum başına ceza yiyeceğin yerde katıldıkların için prim alacaksın demek. Ne demeli, böyle millete böyle vekil.

Not: CHP'yi meclisle barıştırırmış bu hamle iyi mi!

Uykuya Giderken

Ben bu gece mutlu yatacağım yatağıma. Niye mutluyum bilmiyorum ama mutluyum işte. Fazla da sorgulamak istemiyorum. Basit denebilecek dahi olsa bir isteğim yerine getirildi, belki ondandır. Ne fark eder ki hem sebebinin ne olduğu? Çok şükür bir derdim tasam yok. İnsanoğlu ne eziyetler çekiyor ben rahat yatıyorum. Birilerinin çektiği eziyetlerden ötürü suçluluk dahi duymuyorum. Öyleyse niye huzurlu bir şekilde uyumayayım? Sadece bilmek istediklerini bilen, hatırlamak istediklerini hatırlayan yarım hafızalı bir bireyim şu aralar. Ne söylediğini bile enine uzununa düşünmeyen biriyim. Hoş hiçbir zaman konuşurken ölçüp biçmeyi beceremedim ama şu sıralar hiç yapmıyorum bunu. Gerçi bu rahatlığımın bir sebebi de söylediklerimin dinlenmesi, yanlış anlaşılacak bir şey söylediğimde doğrusunu söyleyebilmem için fırsat verilmesi ve bana güvenilmesi olsa gerek.

Neyse, ne dediğimi bilmediğim kıçı bir yerde başı başka yerde bir yazı oldu bu geceki. Biraz da balatalar yandığından olsa gerek. Ne dediğimin çok da önemi yok herhalde.

Unutmadan, Bolt'u izledim bu akşam. Tek bir yerde kahkaha attım, onun da hangi sahnede olduğunu hatırlamıyorum şimdi. Gülmek için ideal değilse de vakit geçirmek için iyi bir film. Köpek de bayağı sevimli çizilmiş doğrusu.

Esen kalın.

Bir Şarkı Çal Bana

Bir şarkı çal bana. Öyle bir şarkı çal ki çizip geçsin yüreğimi. Geçmesin hatta saplanıp kalsın. Şerha şerha yarsın, parça parça bölsün. Tutsun yerlere çalsın, üstüne çıksın çiğnesin. Vurmakla kalmasın öldürsün. Öyle bir şarkı çal ki bana acıyayım, acıdan acımı hissetmez olayım hatta, acının ta kendisi olayım. Bir şarkı çal bana...

Sorular Sorular Sorular

Sevgi nedir? Birini sevmek ne demektir? Seni seviyorum bir itiraf mıdır bir ilan mı? Sevildiğini bilmek kişiyi arif sevgiyi maruf yapar mı? Sevdiğini söylemek adama ne katar? Söylememek neleri götürür?

Benzin Pompası Değil Tüfek

Geçenlerde televizyonda bir haber vardı. Adamın biri eniştesinin mi bacanağının mı ne evini basıyor; adamı, karısını ve sanırım bir çocuğunu pompalı tüfekle öldürüyor, iki çocuğu kaçırmaya çalışırken engellemeye çalışan komşuları falan da vuruyor. Üç kişinin öldüğü üç kişinin yaralandığı bir vaka. Bu caniliğin sebebi ise tüyler ürpertici. Adam eşinden ayrılmalarından eniştesi mi bacanağı mı her kimse onla karısını sorumlu tutuyormuş. Bunu duyduğumda delirdim resmen. Ulan pezevenk, behey şerefsiz, haysiyetsizin önde gideni... Senin de karının da seni adam yerine koyup nikah kıyan memurun da seni boşayan hakimin de sane ekmek veren fırının da sana veresiye hesabı açan bakkalın da seni işe alan burjuvanın da seni askere alan genel kurmayın da senin seçmen kütüğüne yazılmana izin veren yüksek seçim kurulunun da sana yol su elektrik hizmeti sunan belediyenin de seni haber yapan televizyon kanalının da o haberi izleyen benim de... Ne sikim bir topluluk olduk lan biz? Adamın biri alıyor eline pompalı tüfeği (benzin pompası alıyor lan sanki), boşanmama neden oldular deyip ev basıyor, üç kişiyi öldürüyor, üç kişiyi yaralıyor. Sana bu mantık kodlarını yükleyen toplumu sikeyim ben. Sana bu sıçtığımın hayat felsefesini aşılayanların köküne kibrit suyu ekeyim. Neyse, birden sakinleştim. Gidiyorum ben. Sağlıcakla falan kalmasın kimse.
İnsanlığımı yitirdim. Hükümsüzdür.

Dar Hejîrokê

"-Kürtçe biliyor musun?
-Hayır.
-O zaman niye ağlıyorsun?
-Abi bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmek mi gerek?"


Böyle bir şeydi işte Gönül Yarası'nda Nazım'la (Şener Şen) Dünya'nın (Meltem Cumbul) diyalogu. Aynur Doğan Dar Hejîrokê'yi söylüyor Dünya ağlıyordu. Bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmek gerekmiyordu. Ağlamak için hiçbir şeyi bilmek gerekmiyor. Gönlünde yara olmak, Gönül Yarası olmak yeter. Al bak, Elveda Rumeli var televizyonda, hiç duymadığım, belki bir daha hiç duymayacağım bir müzik var fonda ki hiçbir çalgının adını bilmiyorum o derece yabancıyım. Ağlıyorum ama. Bir el verin hep birlikte ağlayalım. Dökelim gözümüzden yaşları. Bakarsınız göz yaşı temizler kan ile kirlettiğimiz şu dünyayı.

Hele Bir Soluklan Yeğenim

Yavaş yavaş sapıtmaya başlıyorum. Dizi takip ederken yakaladım kendimi bugün. Canım Ailem'in tekrarı hangi gün, yeni bölümü ne zaman? Adanalı var bundan sonra, tekrarı ama ilk kez yayınlandığında izlememiştim. Abi Gece Gündüz nerde ya, güzel oluyordu izlemek. Bugün Avrupa Yakası'nda şu yemek programıyla dalga geçtikleri bölümde Dursun'un yemek yaptığı kısmı izlemeden kanal değiştirmelerine izin vermedim resmen. Niyeymiş, magazin programında görmüşüm de merak etmişim. Magazin programı bile dinliyordum yani. Bak henüz o kadar kaybetmemişim kendimi, magazin izlemeyip dinlemekle yetiniyorum şimdilik ama sonum oraya da varacak diye korkuyorum. Hatta ilk sinyali bugün verdim, çocuklar Genç Bakış'ı izlerken önce sabırlarına şaşırdığımı söyledim birkaç kez sonra da dayanamayıp "Abi ne olur değiştirin şunu. Gelin kaynana programı açın, Yemekteyiz açın, izdivaç programı açın, magazin açın ama Allah rızası için değiştirin şunu." diye isyan ettim. İşte böyle. Benim yolum yol değil anlayacağınız.

Farkındalık

Bugün şunu fark ettim: çok boşum ya. Sabahtan akşama kadar internet, televizyon, biraz da kitap başka hiç bir şey yok hayatımda. Akşam olunca yemekten sonra yine internet ve televizyon. Tek değişiklik internette aval aval dolanmayıp sohbet halinde bulunuyor olmam. İnsan iki sayfa kitap okur, dışarı çıkar hava alır, arkadaşlarının yanına gider. Yok arkadaş. Kukumav kuşu gibi evde oturuyorum. Kukumav kuşu baykuşgillerden bir kuşmuş bu arada. Ne olduğunu öğrenmeme vesile olduğu için bu yazıyı yazıyor olmama sevinmeliyim aslında. Sayfayı ilk açtığımda birden vazgeçmiştim yazmaktan halbuki. Bak bir de bu var mesela. Bir bezginlik, bir boşvermişlik, daha başlamadan vazgeçme bir şeylerden... Allah sonumu(zu) hayır eylesin. Amin.

Fecir

Karanlık! Kim söndürdü ışıkları? Biliyorlar karanlıktan korktuğumu. Ayşe nereye gitti? Evde olsa fark eder yakardı koridor lambasını. Ampul mü patladı acaba? Hasan efendi gelse de baksa bir. Bir, iki, üç.../Karanlık bugün/korkmamak ne güç.
Sağır mı oldum, neden duymuyorum kendi sesimi? Sesim mi çıkmıyor yoksa? Hissediyorum ama ses tellerimin titreşimini. Ah şu kolumu bir kaldırabilsem duvara vurur anlardım sorunun kulaklarımda mı ses tellerimde mi olduğunu. Nasıl da uyuşmuş. Ne kadar yattım ki üstüne? Niye rahatsız olup uyanmamışım? Çağırım Sunam sesim duyulmaz./Uyan Sunam uyan derin uykudan.
Şafak attı, gök ağardı./Biz kalkmadan gün doğardı./Taze taze içmek için/annem bize süt sağardı. Neden durup dururken süt çekti canım? Münevver gelseydi kahvaltı için süt ısıtmasını söylerdim. Sahi o neden gelmedi? Hiç bu kadar gecikmezdi. Bugün niye her şey böyle garip? Herkes nerede? Kimse bakmaz/derman olmaz mı derde/imdat diye bağırsam/kalakaldığım yerde?

End of Playback

Barış Manço dinliyordum. Günlüğün görünümünü düzenlerken sağ tarafta gördüm de aklıma geldi. Gönül ferman dinlemiyor demiş Barış Abi. Dört küsür dakikalık bir şarkı. Bittiğinde Winamp End of Playback uyarısı verdi ekranın sağ alt köşesinden. End of playback, game over gibi bir şey. Sanki çoktandır bildiğim bir şeyi yüzüme vurur gibi. Bitti çocuğum başkalarının sözlerinin ardına sığınıp bir şeyler karalama devri. Ya çık dobra dobra kendi sözlerini haykır ya da efendi efendi sus. End of playback, anlayana sivri sinek saz vesselam.