Otur

Üç sene sonra işsiz bir bayram geçiriyorum. Evet, buraya yazmamıştım, ay başından beri işsizim. Tercihli bir işsizlik gibi oldu. "Siz kovamazsınız ben istifa ediyorum." ile "Sen istifa edemezsin biz kovuyoruz." arasında bir şey. Neyse, uzun lafın kısası boştayım. Bakınıyorum bir şeyler, kamu kurumlarında sınavlara falan giriyorum, gireceğim. Bu meseleyi konuşmak istediğimden emin değilim, geçelim.

Konuşacak başka bir şey varmış gibi yazdım ama aslında yok. Bayramı İstanbul'da geçiriyorum ama evden çıktığım yok. Ekmek falan almaya çıkıyorum o kadar. İşten ayrılıp Ankara'ya gittiğimden beri yaptığımın aynısını şimdi burada da tekrar ediyorum. Belki yarın ve Pazar günü biraz gezintiye çıkarım, bilemiyorum. Görülecek bir iki arkadaş var, müsait olurlarsa onlarla görüşebilirim. Olmadı belki bir günü kendi başıma dolaşmaya ayırabilirim. Onun dışında evdeyim. İzmir'de bisikletle yaptığım yolculukları düşünüyorum da son bir aydır evde oturmaktan eklemlerimin kütürdemesine şaşmamak gerektiğine karar veriyorum.

Boş

O denli boşalmış ki içim üfleseniz yıkılırım. Yıkılır ve umursamam. Zira umursamanın gerek şartı dolu olmakmış. Bense içi karbondioksitle dolu bir balondan daha boşum. Pis bir hava bile yok içimde, ama ne hikmetse açık hava basıncıyla ezilip yok olmuyorum. Şu iskelet, ne dayanıklı şeymiş mübarek. Zannediyorum insan ne kadar ruhsuzlaşırsa ruhsuzlaşsın bedeni bir şekilde varlığını devam ettirmenin yollarını arıyor. Yoksa ben şimdiye çoktan...