Örtmenim!

Yeni bir gün başlıyor. Yeniden çalışmaya başlıyorum demek bu. Dün önceki güne oranla daha fazla çalıştım. Verimsizdi ama hiç yoktan iyidir. Bakalım bugün neler yapabileceğim.

Dün ilginç bir şey oldu. Pek de ilginç sayılmaz aslında, herkesin başına gelebilecek türden. Niye ilginç dediğimi bilmiyorum o yüzden. Şimdi de dönüp ilginç kelimesini yeni bir şeyle değiştirmeye üşendiğimden (yerine koyacak kelimeyi bulmaya üşendiğimden) laf salatası yapıyorum. Her neyse. Dünün günlerden Salı olduğunu bazı cihetlerden biliyordum. Ne demek bazı cihetlerden? Mesela akşam gözetmenlik yapacağım sınavın gününü, ertesi gün (bugün) yapılacak maçın Çarşamba günü yapılacağını ve benim sınav nedeniyle oynayamayacağımı, Ensari'nin Çarşamba günü İzmir'de olmayacağını vesaire biliyor, dolayısıyla günlerden Salı olduğunu da bu yönleriyle biliyordum. Gel gör ki Cuma günü teslim etmem gerekenler için önümde iki gün varmış gibi hissediyor ve yetiştirip yetiştiremeyeceğimi düşünüp duruyordum. Akşam sınav öncesi yemek yerken birden meselenin o yönünü de doğru algılayıp önümde üç gün olduğunu fark etmem büyük bir rahatlamaya neden oldu. Acaba bu rahatlama rehavet şeklinde mi dönecek yoksa üzerimdeki baskının kalkmasıyla kafam rahat çalışmama mı vesile olacak?

Şunu da söyleyeyim. Dün kanallar arasında dolanırken "Öyle Bir Geçer Zaman ki" denen (denen ne demek ya, dizinin adı işte) diziyi gördüm. Şöyle bir bakayım, gözümün bebeği İnci Öğretmen'i görürüm belki diyordum. Bekledim, bekledim, bekledim, arada bir kanal değiştirdim, geri gelip tekrar bekledim ve nihayet mah-cemali görünce sevindim. Şans bu ya görüşüm de kızcağızın hasta olacağı bölüme denk gelmiş. Ah be senaristler, reva mı bu İnci Öğretmen'e? Hem iyileşecek mi iyileşmeyecek mi onu da öğrenemedim. (Niye? Gidip zıbardım birazdan da ondan.) Takip edenlerden öğrenirim artık.
0 Responses