On

Bir şeyler değişti, biliyorum, lakin anlatamıyorum. Eskiden ne olduğumu yarım yamalak hatırlıyorum. Şimdi ne olduğumu bilmiyorum. ΔBen (Yeni Ben - Eski Ben) nedir bilemiyorum o yüzden. Bazen çok yaklaşıyorum, hem geçmişimi hatırlamaya, hem bugünümü anlamaya, olmuyor. Bir şarkı (Yüreğim Kanıyor mesela) beni birkaç damla gözyaşına bindirip o deltaya (ΔBen) doğru yola çıkarıyor. Sonra o damlalar buhar olup uçuyor, kuruyup yüzüme yapışıyor, ben öyle tuzlu tuzlu yarı yolda kalıyorum.

It's Kind of a Funny Story

Dün izledim bu filmi. Film öyle çıtır çerez, hoş vakit geçirmelik bir film. Boş vakti olanlara tavsiye edebilirim.

Filmde verilmek istenen mesajı da iki kelimeyle özetleyebiliriz sanıyorum: kız meselesi. Gönül meseleleri hallolunca depresyon falan kalmıyor bünyede. Hay sıçayım böyle işe. Açmışlar Bitmeyen Şarkı mıdır nedir saçma sapan bir dizi, diyaloglar yüzünden kafam allak bullak oldu. Yazacaklarımı unuttum. Yol Arkadaşım dinlerken bu derece dağılmış olmam da...

İtirazım Yok Sayın Yargıç

Vicdan mahkemesindeki davamız yine ertelendi. Hiç kapanmayacak değil mi? Hiçbir celsede çözülmeyecek bu mesele. Suçluyuz, suçluluğumuzu biliyoruz ama ellerimiz bağlı, kalemimizi kıramıyoruz. Bir garip tutukluluk halinde otur ha otur sanık koltuğunda.

Gamzedeyim Deva Bulmam

Bir insanın sesi böyle güzel olmak zorunda mıdır? Değil. Öyle olsaydı herkesin sesi böyle güzel olurdu, haksız mıyım? Neyse ki değil. Yoksa Melihat Gülses'in kıymetini nasıl bilirdik.

Dokuz

Benim bir suçum yok, yeminle. Hep bu şarkıların ve kitapların yüzünden. Şarkılar güzel aşklara inandırdı bizi, kitaplar güzel insanlara. Biz onları var sandık, yoktular. Kandırıldık.

Sekiz

Ben sende neleri yitirmedim ki! Doğrularımı yitirdim mesela. Hatırlıyor musun bir defasında arkadaşlarının olduğu bir grubun yanına gitmiştik. Beni tanımıyorlardı. "Ne ayaksın oğlum sen?" dediler. Arkadaşıyım, dedim. Yalan söyledim. Sığıntısıyım diyemedim. Beslemesi. O gün bugündür yalan söylüyorum kendime, dostlarıma ve sana.

Yedi

Not: (Yazının sonuna değil başına not ekleme işini de kaç kişi yapmıştır şimdiye kadar çok merak ediyorum.) Üç aydır not defterimde duruyordu aşağıda yazacağım satırlar. (Abartmıyorum, tarih atmışım. 10.11.2010 yazıyor.) O günden beri buraya aktarmamışım. 14 Şubat dolayısıyla sevgili muhabbeti dönüp duruyor ortada, bahane olsun yazmak için. İşte burda.

- Sevgilin var mı?
- Yok.

- Sevgilin var mı?
- Yok, hiç olmadı.

- Sevgilin var mı?
- Yok, kızlar beni beğenmiyor.

- Sevgilin var mı?
- Yok, hiç olmadı. Aslında bir kez oldu gibi ama...

- Sevgilin var mı?
- Yok. Neden sordun?

Bu bir çoktan seçmeli soru olsa ve sorumuz da "Yukarıdaki diyaloglardan hangisinin cevap veren tarafında Nafile'nin yer alması en düşük ihtimaldir?" (nasıl bir cümle oldu lan bu?) olsa cevap ne olurdu sizce? Bence ilki olurdu. Kendisi de cevabı da bu denli net bir soruyu böylesine gereksiz eklemeler yapmadan yanıtlamak hiç bana göre bir davranış değil zira.

O Değil de

Giderek geri zekalı kız blogu havası yakalamaya başladım burada. Tebrik ediyorum kendimi.

Altı

Ben sende "söz"ü yitirdim. Kelimelerim ve cümlelerim yerinde duruyordu fakat her söylediğim sen oluyordun. Ben seni unutmak için susuyordum. Seni unuttukça "söz"ü hatırlıyordum, sözü hatırladıkça seni. Seni unutmak için susuyordum. Seni unuttukça "söz"ü hatırlıyordum. Sözü hatırladıkça seni unutmuyordum. Bu döngünün seni hatırlama evresindeyim. Lanet olsun!

Beş

İnsan her yerde insan ve biliyorum insanın olduğu hiçbir yerde bana mutluluk yok.

Dört

Ben bu yeni beni hiç sevmedim. Fazla melankolik bu. Fazla arabesk. İsyanın bini bir para bunda. Haklı da değil çoğu zaman. Sevmiyorum ben bunu, değiştirmek istiyorum mümkünse. Eskisini nerede bıraktığımı hatırlasam gidip geri alacağım, lakin...

Üç

Move on it. Bütün dünya ağızbirliği etmiş bunu söylüyor sanki. Move on it. Birkaç şarkı birkaç şiir hariç her şey bunu bağırıyor suratımıza. Move on it.

Bazıları başarıyor, üstesinden geliyor. Bakıyorsun, yolunu bulmuş bir şekilde. Hayatına çekidüzen vermiş. Yeni bir dünya kurmuş kendisine. Nasıl yapmışsa halletmiş işte. Biz, biz yapamıyoruz. Biz kim miyiz? Güzel soru, lakin cevabı pek net değil. Biz bir grup değiliz. Biz bir takım ortak özellikleri olan eklektik bir topluluğuz.

En başta yakışıklı veya güzel değiliz biz. Çirkin de değiliz belki -bir kısmımız en azından- ama dikkate değer, dikkat çeker bir yanımız yok. Paramız da yok üstelik. Dikkat et, zengin değiliz demiyorum, paramız yok diyorum. Cebimize bir şekilde girmiş üç beş kuruşun hesabını yapmakla meşgulüz sürekli. Ay sonunu nasıl getireceğimizin tasasındayız. Pek çoğumuz taşralıyız. Eğlenmeyi bilmeyiz. Kitaplardan (ç)alıntı romantik hayaller kurarız, masrafsız olanından. Belki en belirgin, en önemli özelliğimiz iletişim becerilerimizin ilkokul çocuğu seviyesinde oluşudur. Kimseyi -tabiri caizse- tavlayamayız bizler.

Move on it demek? Gel kendini benim yerime koy. Sıkıysa sen move on it!

İki

Ben sende çok şey kaybettim. Biri onurumdu. Binlerce söz verdim, kendime ve sana. Uyarmışlardı beni halbuki, tutamayacağım sözleri vermeme hususunda. Bense emindim yapmayacaklarımdan. Her söz bir şeyler yapmak üzere verilmez ki. Benimkiler yapmamak üzerineydi. Yaptım.

Bir

Ben sende çok şey bıraktım. İlki inancımdı, sanırım.

Stuck in the Middle, I'm

Burasını iyiden iyiye anlık tepkilerimin (hatta ünlemlerimin) not düşüldüğü bir yer haline getirmeye başladım. Bir nevi hatırlatma duvarı da denebilir aslında. Memento'daki gibi bir şey. Arada bir düşündüklerimi de yazayım diyorum ama sonra fark ediyorum ki bir şey düşünmüyorum. Şaka değil, cidden düşünmüyorum. Düşününce de fazla ciddi düşündüğümden hakkında hiçbir şey yazasım gelmiyor. Bezginlik çöküyor üzerime. Bunun olmaması için sanırım bana heyecan verici bir şeyler lazım. Bunun için de önce para lazım. Bir yerden para bulmak lazım Muhittin Abi! Öyle çok para değil ama pek az da değil. Kafamızı dinleyecek kadar para. Ne yapsak ki lan?

.

Yoksulun Sevdası başlıklı bir kitap yazmak isterdim ama bu kafayla nerdeee! Buraya not düşelim de bakarsın bir gün fırsat buluruz.

Doğum Günü

Bugün benim doğum günüm lan. Yeminle. Bunu ilk fark edişim dünün Barış Manço'nun ölüm yıldönümü olduğunu fark edişime tekabül eder. Sonra unuttum. Bu sabah poğaça alırken Pelin'le karşılaştık, o kutladı doğum günümü. "Harbi ya, bugün benim doğum günüm!" dedim. Sonra yine unuttum. Bir iki saat sonra halamın kızı aradı. "Niye arıyor ki beni, hayrolsun." dedim. Doğum günümü kutlamak içinmiş. Merak ediyorum gün içinde biri daha kutlayacak mı ve ben yine unutmuş olacak mıyım.