Pervane

Bir ilki gerçekleştiriyor ve burada video paylaşıyorum. Pervane oldum, günlerdir bu müziğin etrafında dolanıp duruyorum. Ne demeli bilmiyorum. Dinleyiniz efendim.

Dibimiz Delindi Batıyoruz

Bundan birkaç hafta önce (bu ne?) bir iş için Konak'a gitmiştim. Zaten işim olmayınaca oraları göremez oldum. Ev ile okul arasındaki 1100 metrelik mesafeden ibaret olmaya başladı tüm habitatım. Evin çaprasındaki durakta otobüs beklerken bir şey fark ettim. Bundan üç sene kadar önce üzerimde aynı kıyafetlerle Konak'a gitmiştim. O gün de cebimde beş kuruşum yoktu. Para namına cüzdanımda bulunan iki şeyden biri kredi kartım diğeri otobüse binerken kullanılan Kent Karttı. Hatırlıyorum, sırtım Gündoğdu Meydanı'na dönük bir banka oturuyordum. Acıksam bir simit alacak para ya vardı yanımda ya yoktu. Bir abla geldi yanıma, "Birileri üzmüş seni güzel yüzlü çocuk, falına bakayım." dedi. Güzel yüzlü deme abla inanmam, diyemedim. Bir başka gerçeği söyledim ona, param yoktu. Üçüncü gerçeği kendi ağzıyla söylemişti zaten, onu ifade etmeme gerek yoktu. Birileri beni üzmüştü. Daha doğrusu ben üzgündüm, birilerinin beni üzdüğünden emin değil(d)im.

Geçenlerde fark ettiğim de bununla alakalıydı işte. Üç sene öncesinden bugüne değişen iki şey vardı. Birincisi parasızlığımın ikincisi suratsızlığımın giderek derinleşmesiydi. Suratsızlığım dediğim aslında hüzün suratlılığımdı. (Hüzün suratlı da ne be, hüzün yüzlü derler ona.) Artık beş parasız olduğum gibi üstüne deli gibi de borcum vardı ve artık yüzümün asıklığı bir şey olmaktan çıkmıştı zira aksini denediğimde eskiden olduğu gibi başarılı olamıyordum.

Ne diyorum ben Allah aşkına?

Life Being What It Is

Günlerdir bu şarkıyı dinliyorum tekrar tekrar. Kaki King'i "August Rush" ile tanıdım. Birkaç şarkısını dinlemekle başladım ve gittikçe müziğinin büyüsüne kapılıyorum. Bana Kings of Convenience'i hatırlatıyor biraz. Güzel, gerçekten güzel.

Otur. Sıfır!

Her yaptığı işte başarılı olmayı isteyip başka hiçbir şeyde başarılı olamamak gibi bir başarım var. Başarı odaklı biri için bu da bir başarı demek teselli olur mu acaba? Bir dakika izin verin kendime sorup cevabını almaya çalışayım. Sabrınız için teşekkür ederim. Sorunun cevabı olduğundan emin değilim ama şöyle bir yanıt aldım. "Bu soruyu sorup cevabını bloga yazmayı düşünmen çok saçma. Sen elini attığın her şeyin altından kalkmak -hem de iyi bir biçimde altından kalkmak- istediğini açık açık itiraf etmezsin ki. Bu yazının ilk cümlesini nasıl kurdun ona şaşırdım zaten. Bir nevi itiraf lan bu. Her yaptığın işten sonra övgü beklediğini kabul eder misin ki? Biri sana başarı odaklı olduğunu söylese zatına küfredilmiş gibi hissetmez misin? Doğru söyle. Haşşöyle, adam ol. Şimdi fazla yorma beni. Hem karnım aç hem kafam karışık, uğraşamam senin kaprislerinle. Hadi canım, hadi. Dükkanın önünü kapatma."

Uyusun da Büyüsün Ninni

Uykum var. Ayakta uyuyorum resmen. Yapacak işler çok olunca uykuya kendimi teslim edemiyorum da. Bu akşam yedek gözetmenliğim ve sonrasında maçım var üstelik. Bu uykusuzlukla bir de futbol oynayınca gece yatağa nasıl pelte gibi yığılacağıma şüphe yok da sabah beni yataktan kaldırmak için vinç mi kullanılacak yoksa jiletle kazımak mı gerekecek onu bilemiyorum. Niye mi bu kadar uykum var? Dün gece iki üç saat kadar uyukladıktan sonra İstanbul'dan İzmir'e dönüş ve ayağımın tozuyla işe gelişim, derhal çalışmaya başlayışım yeterli sebeptir herhalde. Buna sabah sabah çokkültürlülük üzerine eleştiriler okumanın kafamı çorba etmesini de eklersek halim daha iyi anlaşılır herhalde. Neyse, ben artık gideyim. Bunları da bayağıdır boş bıraktığım burası iyice ıssızlaşmasın diye yazdım zaten.

İki Karakterli Mail mi Olur Lan!

Hani Ata diyor ya "Sabah en bi freş (sahi niye fresh diyo la! faraş der gibi) halinle binersin dolmuşa. Abi ordan kasedi bi koyar..." Bugün işte öyle en bi dinç en bi çalışmaya meyyal halimle geldim okula. Hobaaaa! Adamın biri kasedi bir taktı. Öğleye kadar tıkandım kaldım. Şimdi de yemeğe gidiyorum. Hadi bıy bıy.