Öksür Bakayım Çocuğum

Gözümüz aydın, ben de hasta olanlar arasına adımı yazdırdım. Perşembe günü Galatasaray maçını izledikten sonra eve döndüm. Koray Rüveyda’yı acile götürmüştü, ondan haber gelinceye kadar yatmayayım dedim. O ara bilgisayara bulaştım, hayli geç oldu yatıncaya kadar. Sabaha karşı sırtım açık kalmış galiba, uyandığımda üşüdüğümü hissettim. Boğazımda da hafif bir kaşıntı vardı. Oğlum şifayı kapacaksın galiba, dedim. Hava da biraz soğukmuş galiba, kalktıktan sonra da üşüdüm hafiften. Salona geçip ısıtıcıyı açtım, orda oturdum.

Dışarı çıktım sonra. Postaneye uğradım para almak için. Henüz gelmemişti havale. Babamı aradım gönderdiğini söyledi. Sonradan anlaşıldı işin aslı, Balçova yerine Bornova postanesine göndermişler parayı. Oradan çekilip Balçova’ya aktarıldı da alabildim paramı neyse ki. O arada koştururken iyiydim.

Öğleden sonra Tübitak’a burs başvurusu için koşturdum. İnternetten yapılacak başvurunun nesi için koşturdum değil mi? Kaydı tamamladıktan sonra çıktı alıp imzalamamız ve o çıktıyı gerektiğinde diğer belgelerle beraber göndermek üzere saklamamız gerekiyormuş. Çıktısını almamız gereken sayfanın ayrı bir dosya halinde olduğunu bilmediğim için riske girmeyeyim diye internet kafeye gidip her an çıktı alabilecek durumda olmak istedim. Evin hemen karşısında olduğu için sırtıma bir hırka alıp çıktım. Aksilik üzerimde bozuk yoktu ve onlarda da yokmuş bozuk para. Elli liradan daha düşük bir miktarda para çekmek için yüz-yüz elli metre mesafedeki bankamatiğe yürüdüm fakat acıyla fark ettim ki oradaki bankamatik kaldırılmış. Hava güzeldi, biraz yürüyüp bankaya kadar giderim dedim. Oradaki bankamatiklerde de bozuk para olmadığını görünce tepem attı, gider bir şeyler alır bozdururum parayı dedim.

Yürüye yürüye Susuzdede Parkı’nın altındaki Tansaş’a geldim. Saç kremim bitmişti, onu alayım bari dedim. Baktım baktım benimkinden kalmamış. Ne alsam diye bakınırken tıraş jelimin de bittiğini hatırladım. Gittim ondan aldım bir tane ve para bozdurma görevini tamamlamış oldum. Parkın içinden yürüyerek yokuşu çıktım. Kafeye geldiğimde boğazımın yeniden kaşınmaya başladığını fark ettim. Galiba yürürken bir güneşe çıkıp bir gölgeye girince sırtımda da kalın bir şey olmadığı için üşümüşüm. Üstüne bir de Susuzdede’nin yokuşunu ekleyince biraz zararlı olmuştu anlaşılan yürüme işi.

Başvuru sayfasını açtığımda önceden kaydettiğim bilgilerin silinmemiş olduğunu görünce sevindim. Onay sayfasını tekrar okudum fark etmediğim bir şey olmasın diye. Her ihtimale karşı onun çıktısını alıp öyle onayladım. O zaman gördüm ki çıktısı alınması gereken sayfa pdf dosyası olarak veriliyormuş. Bunu bilsem evde paşa paşa kaydımı yapar, dosyayı kaydedip daha sonra çıktısını alırdım. Neyse, daha fazla sorun yaşamadan başvuru işlemini tamamladıktan sonra döndüm eve.

Akşama doğru Koray eve dönmeyince merak edip mesaj gönderdim. Tam o anda da o bana mesaj yazıyormuş. Güzel bir rastlantı oldu vesselam. Bornova’da Bülent Ortaçgil ve Ezginin Günlüğü’nün konseri varmış. Giriş ücreti de 20 liraymış. Gideriz adamım, dedim doğal olarak. Dedim ama Koray eve gelinceye kadar geçen sürede boğazım daha kötü oldu. Gidip gitmeme kararsızlığındayken Koray Rüveyda’nın benim geleceğimi duyduğunda sevindiğini söyleyince sesimi çıkarmadım. Rüveyda’yı evden alıp İzmirspor’da Esra’yla buluştuktan sonra metroya bindik. Tam Bornova’ya varmıştık ki bizimkiler konsere gitmekten vazgeçip karaoke bara gitmeye karar verdiler. Doğruca Alsancak’a yollandık. Allah vere fiyatlar pahalı geldi de çıkmaya karar verdiler yoksa o gürültüde kafayı yerdim ben. Bir dakika sonra dışarı çıktığımızda kulaklarımın teptiğini gördüm. Ben ne mazbutmuşum ya! O gürültüde insanlar durabiliyorlarmış meğer.

Oradan çıkınca ne yapsak ne etsek diye düşünürken önce ucuz bir yerde hafif demlenip sonra bir kulübe falan gideriz diye karar aldık. Tabi ben böyle arada gezerken iyice kötü oldum. Hoş güzel bir bahanem oldu, alkol almamış oldum böylece.

Yoruldum yazmaktan, kısa kesiyorum devamını. Önce bir bara gittik. Oradan çıkınca Esra’nın tango kursu aldığı yere uğradık. Orada biraz dans edenleri izledikten sonra Esra’yı bırakıp gidilecek bir yer aramaya başladık. Ben aslında eve dönmek niyetindeydim ama nedense takıldım onlara. Sonra bir yerde oturduk. On on beş dakika kadar canlı müzik dinleyebildik ancak, sonra program bitti. Biraz daha oturduktan sonra kalktık biz. Esra’yı bekledik bekledik gelmedi. Tam çıkarken karşılaştık. Kurstan arkadaşlarıyla gelmişlerdi. Onları orada takılmak üzere bırakıp çıktık biz. Ufaktan bir hesap kitap yaptıktan sonra taksiyle eve dönmenin daha uygun olacağını düşünüp atladık bir taksiye doğru eve geldik. Bu hesabın nasıl yapıldığına da değineyim biraz. Çıktığımızda saat bire beş vardı. Bir sonraki baykuş tam bir saat sonra Konak’tan kalkacaktı. Bu bir saatin yarım saati yürümekle geçecekti. Diğer yarım saat için Koray’ın söylediği “Ben bir şey yemek isteyeceğim. Kişi başı dörder liradan hesaplasak on iki lira yemeğe. Dört lira da baykuşa vereceğiz etti on altı lira. Taksiye binsek on dört liraya evdeyiz. Bir makarna yapar yeriz.” oldu. Hak verdik atladık taksiye. Eve gelince birkaç dakika nette takılıp yattım sonra.

Bunca lakırdıyı ettikten sonra diyebilirim ki şimdi düne göre biraz daha iyi gibiyim ama hala öksürüyorum ara ara.

Bugünün aklıma takılan şarkısı Funda Arar’dan Cam Kırığı. Nereden aklıma geldi bilmiyorum. Bilgisayarda uzun zamandır Funda Arar bulunmadığı için Youtube’dan dinliyorum. Cam Kırığı Funda’nın ilk albümü Sevgilerde’den. O albümde Sonu Yok Bu Aşkın’la birlikte en sevdiğim şarkı. Bulabilsem müzik çalara koyacaktım ama yok. Ne yapalım, kısmet değilmiş.

Ne zaman düşünsem senden sonra adını
Cam kırığı kanatır gözlerimin akını
2 Responses
  1. shishman Says:

    genelde derler ya banyo yapıp da çıkma evden die..
    bunu deiştiriyorum huzurunda
    sen banyo yap da çık adamım şole heryerine bi su değsin:))
    mubarek bunca talihsizlik olmazki insanın başında:)
    hasta oluon sonra gidemioz balık ekmeğe:)
    ceçmiş olsun diim bari en yalancı içten dileklerimle:P


  2. çer çöp Says:

    la böyle spekülatif laflar etme, okuyan eden olur ayıp olur. :P yok öyle bir şey, diyeceğim daha ayıp olacak ona yanıyorum.
    balık ekmeğe gideriz inşallah adamım. hava bir iki gün daha yağışlı görünüyor. inşallah ondan sonra açar da şöyle bi ağız dadıynan doyururuz garnımızı. :)