Ah canııım!

İster. Aşık insan, sevdiği yanında olsun yeter, başına gelebilecek her şeyi ister. Gözü kara olur garibanın. (Gariban ya, ne sandın?) Görmez sevdiğinden başka bir şey. Görse de görmezden gelir. Bile bile aldanır gerekirse. (Yazık la kimin çocuğuysa!)

Büyük Lokma Yeme, Niye Yiyorsun?

Hayatım boyunca büyük sözler ettim ve hayatım boyunca büyük sözlerden nefret ettim. Şuncacık ömrümü bile kocaman, upuzunmuş gibi ifade edişimde dahi aynı büyük söz tonu gizli. Bendeki bu Yavuzvari çelişkinin ne kaynağına ne de çözümüne dair bir fikrim var. Bunun üzerine düşünmek bile aklıma gelmedi hatta. Kendimi aynı anda hem büyük söz söylerken hem de büyük sözlerden nefret ederken buldum hep. Büyük söz etmeden duramadığım için (kendimi önemli hissettiğimden ya da öyle göstermek istediğimden olsa gerek bu) hep kendimle çelişme ve çekişme halinde oldum bunca zaman. Sürekli olarak kendimi yalanlayıp durmamın yahut konuşurken birden durup saçmaladığımı düşünmemin sebeplerinden biri bu. (Daha pek çok sebep var, tek sebep buymuş gibi göstermeye çalışmayayım.) Neyse, meselemiz bu değildi.

Lafa böyle girdim çünkü büyük bir laf edecektim ama durduk yere büyük laf etmiş olmayayım, bari bundan ne kadar hazzetmediğimi de söyleyeyim dedim. Şimdi efendim, burada bir ara yazmaya başladığım "Bir Kitap Okudum" etiketli yazılardan uzun zamandır yazmadığımı fark ettim ve yeni bir tane eklemeyi denediğimde artık içimden gelmediğini gördüm. Bu muhtemelen bir daha bu yazılardan yazmayacağım demek. (Gördünüz, laf küçüldü biraz. İlk başta sadece yazmayacağım diyecektim ama sonradan büyük söz söyleme üzerine konuşunca araya bir "muhtemelen" ekleyip ifadeyi yumuşattım.) Aynı durum anket yazıları için de geçerli. Herhalde iki hafta olmuştur son anketin süresi biteli ama hakkında yazmak hiç gelmiyor içimden. Şu sıralar "komiklik, şakalar" kafasında olmadığımdan herhalde. Aman, neyse işte. Çok umurundaymış gibi insanların bir de bunlardan bahsetmiyor muyum, al işte bu da büyük konuşmak değil ama kendini önemli hissetmekle alakalı. Yukarıda belirttiğim pek çok başka sebepten biri.

Güdü güdü baba

Sorunu buldum ben. Hangisini mi? Hangisi olduğunun ne önemi var? Sorun işte, sorunlardan bir sorun. Nasılsa buldukça hatta çözdükçe bir şey değişmiyor. Ne diyordum? Sorun benim bir kısa hikâyeden roman çıkarmaya çabalamamdan ileri geliyor. Dur, ben sorunun sebebini söylemiş oldum kendisini değil. O zaman şöyle diyelim, sorun benim kısa bir hikâyeden roman çıkarmaya çalışmam. Haliyle bir yerde tıkanıyorum. Gazla çalışan bir mahluk olmam dolayısıyla da tıklandığımda beni harekete geçirecek bir güdüye ihtiyacım oluyor. Hani o güdü? Yok.