Nedir, Ne Değildir?

Ben bir neyim? Nasıl bir soru bu değil mi? Kendimi tanımlamayı istiyorum herhalde cevabında. Bir vicdan muhasebesi değil ama anlaşıldığı kadarıyla. Cevabını aradığım daha başka bir şey. Belki de yanlış bir soru sordum. Düzelteyim. Ben ne değilim? Ne değilim ki bugüne değin aşktan yana şansım yaver gitmedi?

Birincisi çulsuzun biriyim. Aşırı dozda romantizmle gözleri körelmemiş hiçkimse paranın önemini inkar etmeyecektir. Sözünü etmek istediğim kızlar paraya tapar mantığı değil. Biriyle birlikteysen onunla harcayacak kadar paran olmalıdır. Benim durumumda bu para neredeyse hiç olmadı. Daha doğrusu parayı kullanmayı bilmediğim için elime geçen para bu yolla değerlendirilmeye açık olmadı hiç. Çok param olsa onu da kullanmayı beceremezdim, eminim.

İkincisi hayalperestin tekiyim. Ayaklarım yere basmıyor. Bir hayal kuruyorum, peşine düşüyorum ama sonra öylece bırakıyorum. Sebatkar değilim, dikiş tutturamıyorum. Gelecek vaad etmiyorum bu yüzden. Belki doğru bir şekilde kullanıldığında iyi sonuçlar verebilecek bir zekaya sahibim ama alışılmış bir biçimde kullanmıyorum onu. Belki de hiç kullanmıyorumdur, bilmiyorum.

Bu iki sebepten ötürü rasyonel tercih sebepleri hanesine bir eksi koyalım. Gecenin bu saatinde bu türden başka sebepler bulabilmek için beynime yüklenmeyeceğim ama daha başkalarında da olumsuz sonuç vereceğimden şüphem yok. Gelelim diğer sebeplere. Peki ben daha başka ne değilim?

Eğlenceli biri değilim. Belki yanımdaki insanlar benimle olmaktan sıkılmaz ama benimleyken eğlendiklerini de söyleyemezler. İyi bir dinleyici olabilirim ama konuşmaya başladığımda her şeyi rahatlıkla berbat edebilirim. Hele espri yapmayı, insanları güldürmeyi hiç beceremem.

Yeni şeylere açık değilim. Eğlenmeyi bilmem. Değişik mekanlarda takılmam, fazla gürültüye gelmem, her müziği dinlemem, dans etmem, dahası dans eden insan görüntüsünü de sevmem. Kılın biriyimdir vesselam. Canlı müzik dinleyeceksem bir türkü kafeye giderim, dolaşacaksam sahilde bir çay içerim, alış veriş yapacaksam ilk girdiğim yerden ne alacaksam alır çıkarım, dene ve göre yanaşmam, beklemeye dayanamam... Bildiklerimin dışına çıkmam, tad vermem.

Velhasıl güzel vakit geçirilecek biri de değilim. Acını paylaşırım ama onu dindiremem yahut unutturamam. Üzüldüğünde başını okşarım ama bunu o kadar beceriksizce yaparım ki üzüntünü unutursun, sinirlerin bozulmaya başlar. Yanında kafanı dinleyeceğin biri değilimdir.

Düşünelim bakalım başka ne değilim.

Etkileyici biri hiç değilim. Müzikten anlamam, resimden, heykelden, fotoğraftan, sinemadan, tiyatrodan, edebiyattan bile anlamam. İnsanların ağzını açık bırakacak sözler söyleyemem. Taşı gediğine koyacak laflar edemem, alıntılar yapamam, hikayeler anlatamam. Yeri geldi sanıp anlattığım fıkraların hepsinden sonra neden anlattığımı açıklamam gerekir yersizliğinden ötürü. Sözünü edebileceğim maceralarım yoktur. Anlatabileceğim en değişik hikayeler yurt anılarımdır. Bunların bir çoğu herkesten duymaya alıştığımız şöyle haylazdım, böyle asiydim hikayeleridir zaten; bitse de sussam istersin.

Görgülü biri değilim. İnsan içinde nasıl davranılacağını bilmem. Nerede ne konuşacağımdan haberim yoktur. Kendimi neyse de yanımdakileri de utandırırım kimi zaman bu yüzden. Kibar biri değilim. Düşünerek nazik olmaya çalışırım fakat ara ara komik duruma düşerim nazik olmaya çalışırken. Bazen de çok fazla düşüncelilik yaptığım için soğuk biri gibi görünürüm.

Fark ettim ki şimdiye kadar fiziksel özelliklerimden bahsetmemişim hiç. Bu konuda söylenebilecek çok şey yok aslında. Göreceli bir kavram nihayetinde. O nedenle susuyorum ama yazıya bu konunun aklıma getirdiği başka bir yerden devam ediyorum.

Belki de en önemlisi kendine güvenen biri değilim. Kendini beğenmişin biriyim ama en ufak sarsıntıda gururum yerle bir olur çünkü koftur kibrim. Kendimi pohpohlar, pompalarım ama iş başa düştü mü havası kaçmış top gibi süner kalırım. Yabileceğimden emin olmadığım hiçbir şeye cesaret edemem. Korkağın biriyim.

Mesafe ayarlayabilen biri değilim. Kime ne kadar yaklaşacağımı kestiremem. İlgi göstermekle birini boğmak arasındaki farkı bilmem, ilgisizlikle serbest bırakmak arasındakini bilmediğim gibi. Ne zaman soru sorup ne zaman sessiz duracağımı sezinleyemem. Değişen ruh hallerine ayak uyduramam, insanlar hep aynı havadaymış gibi davranırım.

Daha devam ederdim ama liste uzar gider, tadında bırakmak gerek. Genel hatlarıyla ne olmadığımı anlamış bulunuyoruz. Bir kadının ilgisini çekebilecek sürüyle şeyden mahrumum. Hal böyle olunca aşkta kazanamıyor olmama şaşmamak gerek.

Bir benzetmeyle sonlandırmak istiyorum yazıyı. Canım Ailem'deki Halim karakterini diziyi takip etmeye başladığımdan beri kendime benzetiyorum. Son bir iki bölümü izlememiş olsam da değişen bir şey olduğunu sanmıyorum. Halim de tıpkı benim gibi, kötü değil, bilakis iyi biri muhtemelen. Lakin başka da bir numarası yoktur amiyane tabirle. Hazır dizilerden girmişken Aşk-ı Memnu'da denk geldiğim bir sahneden örnek vererek bağlayayım lafı Halim'e. Hangisi olduğunu hatırlayamadığım kadının biri hangisi olduğundan emin olamadığım başka bir kadına "Behlül başkadır. O çok tutkulu bir aşıktır." gibisinden laflar ediyordu. Ahsen'e "Halim nasıl biridir?" deseler cevabı ne olurdu acaba? "Halim? Halim iyidir." der ve susardı herhalde. Dizideki bir sahne de benim tüm söylediklerimi özetler herhalde. Seyhan'ın nikahtan kaçtıktan sonra yanına gittiği arkadaşıyla sohbetleri sırasında geçer bu konuşma. Onu da yazıp çekiliyorum huzurdan.

- Okuldayken iyiydiniz, seviyordunuz birbirinizi.
- Başka türlüsünü bilmiyordum ki...
0 Responses