.

Başlarken 00:24

Ne gün ama! Sabah uyandığımda sular hala kesikti. Elimi yüzümü bile yıkayamadım. Sinir oldum. Format atmak için bilgisayarı açtım. Bizimkiler uyanıncaya kadar oyalanacaktım böylelikle. Sonrasına karar verir, hep birlikte bir şey yapardık. O ara neler olmuş neler bitmiş diye internete girmeyi ihmal etmedim elbette. Baktım yabancı dil sınavından yeni çıkmış bir arkadaşım gezmek istiyormuş, evde de durmak istemiyorum, doğruca okula gittim. Çıkmadan önce format için yapmam gerekenleri yapıp bilgisayarı geri kalan kısmını tamamlaması için bıraktım. Döndüğümde gerekli ayarları yaparım, dedim.

Bir güzel kahvaltı yaptıktan sonra otobüse binip Göztepe'de indik. Oradan Konak'a kadar olan mesafeyi yürüyerek katettik. Konak'ta bizim iki üst dönemden bir arkadaşla karşılaştık. Onunla biraz sohbet edip birer çay içtikten sonra Pasaport iskelesine yürüyüp oradan Karşıyaka'ya geçtik. Böylece Pasaport'tan vapura binme ahdımı da yerine getirmiş oldum. Bu arada vapurdayken bizimkinin fotoğraflarına modellik yaptım. Sayesinde objektifle aramızdaki soğukluğu aşmaya başladığımı fark ettim. Hatta fotoğraf çekmesini ben istedim. Hoş isteme nedenim dolaştığım günler çekilen fotoğraflardan birkaçını Facebook'a koymak istemem ama olsun. Bu da bir adım nihayetinde. Bir müddet daha birlikte takılırsak tamamen barışabiliriz objektifle, kim bilir.

Karşıyaka'da birer balık ekmek yaptırıp, elimize de bir litrelik meyve suyu tutup bir bankta karnımızı doyurduk. Bir gün de İnciraltı tarafında kayıkta balık ekmek yapanlardan yemek istiyorum, bunu da not düşeyim buraya. Oradan Konak'a vapurla dönüp Kızlarağası'nda birer salep içtik. Oradan dostum okula ben eve yollandık.

Eve döndüğümde hala sular gelmemişti. Mutfakta iki günlük bulaşık, bırak onları yıkamayı insanın bir şey yemeye isteği olmuyor açlığına rağmen. Son kerteye kadar bekleyip makarna yapmaya karar verdik. Ben o arada bilgisayara gerekli programları yüklemekle meşguldüm. Msn'i yükleyip denemeye kalktığımda fark ettim ki uzun zaman çevrimiçi olmayınca bodoslama dalmamak gerekiyormuş. Işığı gören geldi resmen, laf yetiştiremez oldum kimseye. Neyse ki imdadıma makarnanın hazır olması yetişti de kurtuldum.

Yemekten sonra "Ayranı yok içmeye, taht-ı revanla gider sıçmaya." sözünü hayata geçirmek maksadıyla bugün biz dolaşırken eve alınan nargilenin siftahını yapmaya karar verdik. Tuvalete gitmemek için iki gündür içmediğimiz çayı bile nargilenin yanında iyi gider diye demleyip balkonun köşesine kurulduk. Aheste aheste nargilemizi içip sohbetimizi ettik. Biraz da müzik dinledik telefondan. Nargile bitince, hava da biraz soğuyunca rüzgardan ötürü içeri girdik. Şimdi de bu satırları karalıyorum ben. Hala su yok maalesef. Bakalım, sabaha gelir belki.

Bu akşam da bir şarkıdan alıntıyla bitirmek istiyorum sözü. Belli mi olur, alışkanlık halini alır böyle bitirmek. Müziğini Madımak otelinde vefat eden babası Nesimi Çimen için Mazlum Çimen'in yaptığı, sözlerini Yasemin Göksu'nun yazdığı Kalanların Ardından'dan iki mısra.

Ah tam da gelmişken sevdalı bahar da
Olur mu veda?


Biterken 00:52
2 Responses
  1. alice hanım Says:

    hepiniz mi muafsınız yaa, biz burda sınavlı sabahlara uyanalım siz sahil keyfi yapın, maaşallah. nargile de hayırlı olsun, aşcıbaşı saolsun, afiyet olsun :P


  2. çer çöp Says:

    sağolun efendim. bekleriz bir gün evde yemek, balkonda nargile keyfine. :)