Kahverengi

Dün seni gördüm. Biliyorum, sendin o. Kahverengi deri ceketin, kahverengi çantan, kahverengi botların, ama en çok kahverengi bakışlarınla sendin. Bakışlarından önce ceketinden, çantandan, botlarından bahsetmem tuhaf, biliyorum. Ne ki onlar da en az bakışların kadar senden, bakışların kadar senin. Ha bir de beni fark ettiğinde, daha doğrusu ben seni fark edip emin olmak için sana baktığımı fark ettiğinde ağzını kapatacak kadar yukarı çekerek kendini ardına gizlemeye çalıştığın atkın. Sendin o, emin değilim ama biliyorum. Emin olmak için iki üç defa kaçamak bakışlar attım kafamı kitaptan kaldırıp. Olmadı. Yüzüne, hatta genel olarak sana dair hiçbir şey net değil kafamda. Gözlerini gördüm ama o gözler de net değildi. Üstelik sen olup olmaman da çok umurumda değildi. Basit bir meraktan ibaretti emin olma isteğim. Bir nevi "hayat ne tuhaf, otobüste karşılaşmalar falan"cılık işte.
0 Responses