House

House bitti lan! Başka da bir şey demem.

Dört saat sonra: Vazgeçtim lan! Derim elbette. Son bölümü izledim izleyeli içime öküz oturmuş gibiyim. Çok mu vurucuydu bu bölüm? Değildi. Çok daha okkalı sezon finalleri izletti bu dize bize, yedi ve sekizinci (son) sezonları saymazsak. Sezon açılışları da hayli etkileyici olurdu. Ara ara sezon ortalarında da öyle bölümler olurdu ki ağzıma sıçardı resmen. Hatta Wilson'ın kanser olduğunu öğrendiğimde bu finalden daha fazla etkilenmiştim. Bu bölümün özelliği neydi peki? Ne olacak, finaldi işte. Bitti yani. Resmen hayatımdan bir parça eksilmiş gibi. Ben iki buçuk yıldır izliyorum. İzlemeye başladığımda yeni bölümlere bir haftaya kalmadan yetişmiştim. Benden çok daha uzun süredir izleyenleri düşünüyorum da... Şimdi House'un yerini ne tutacak? Bambaşka bir diziydi hakikaten. House bambaşka bir karakterdi. Gecenin karanlığında gözüne far tutulmuş gibi yapardı kimi zaman adamı. Özleyeceğim vallahi.

Ha bir de, şimdilik Mentalist'le idare edebilirim. Birbirinin yerini tutacak diziler değil ama -House'un insanın bencilliğini suratımıza vuran tavrı yok Jane'de- ne yapalım. Sherlock da var tabii, unutmayalım. House'un ilham kaynağı olduğu defaatle yazılıp çizilen Holmes'un Steven Moffat parmağı değmiş versiyonu. Gel gör ki amcamlar üç bölüm veriyorlar film tadında, sonra bekle ki kafalarına essin de yeni bölümleri versinler.

Hafızam biraz kuvvetli olsa beni en çok etkileyen sahnelerden birkaçını dizerdim buraya ama benim kafa öyle işlemiyor maalesef. Ne yapalım, kalsın böyle.
0 Responses