Utanma

Aranızda kitap okurken ya da film izlerken kahramanların başına gelenlerden ötürü hicap duyan var mı? (Vaay, lafa bak. Hicap duyan. Utanan desem olmuyor muydu? Oluyordu. Niye demedim o zaman? Canım böyle demek istedi. Keşke eskiden de canım böyle isteseydi. Daha yalın bir dil kullanacağım diye zamanında kendimi zorladım da ne oldu. Şimdi istesem de beceremiyorum sadelikten. Üstelik sadelik içinde güzellik de barındıran bir ifade. Benim üslubum ise kuru denebilecek bir vaziyette. Neyse.) (Yine parantez içi yazının kendisinden uzun olacak galiba.) Gerçek (yaşanmış) bir hikayeden alıntı olsun ya da tamamen kurgu olsun fark etmiyor ne zaman (hadi çoğu zaman diyelim) okuduğum bir kitapta ya da izlediğim bir filmde (tamam lan dizide de olsun, aralarında ne fark varsa konumuz açısından) kahramanlarımızdan birinin başına utanmalarına neden olacak bir şey gelse ben utanıyorum onların yerine. Hatta bazen onlar utanmasa bile ben utanıyorum. Kitabın o satırlarını göz ucuyla geçmek, filmin/dizinin o sahnelerini görmeden atlamak istiyorum.

Bunu ilk fark ettiğimde ilkokula başlamamıştım sanırım. Misafirlikteydik ve televizyonda Büyük Yemin vardı. Hani Fatma Girik'in Iraz Kadın'ı, Cüneyt Arkın'ın da Iraz Kadın'ın oğlu Ahmet'i oynadığı film. Hatırlayanınız vardır belki, Iraz Kadın'a kanlılarının tecavüz ettiği bir sahne vardır. Ben bu duyguyu ilk o sahnede hissettim hatırladığım kadarıyla. İşin doğrusu o an Iraz Kadın adına mı utandım yoksa tecavüzcüler adına mı bilmiyorum. Iraz Kadın'a üzülmüştüm ama, onu biliyorum. Bu sahne bende öyle kötü bir etki bırakmıştı ki uzun zaman tuvalete gittiğimde kemerimi çözerken aklıma o sahne gelir ve kendimden utanırdım.

Bunca lafı bir yere getirecektim ben ama unuttum şimdi nereye getireceğimi. Neyse, kalsın böyle.
0 Responses