Le Parfum (Kitabı Değil)

Dün yazdıklarımı okuyunca bana "menopoza girmişsin" diyen arkadaşıma buradan teessüflerimi iletiyorum. Biraz canım sıkılmış olabilir, ne var bunda? Ben isyan edemeyecek miyim? Ben gözyaşlarımı içime akıtmak yerine kağıda dökemeyecek miyim? Ben hislerimi yazıyla başkalarına aktaramayacak mıyım? Ben insan değil miyim? Benim başkalarından neyim eksik? Gelmeyin üstüme. (Nutellaaaaaaa!)

Ya o değil de dün aslında başka bir şey söyleyecektim ben ama can sıkıntısından yazamadım. Kadınların parfüm şişesine batıp çıkmışçasına ortalıkta dolanmalarına şaşırıyorum. (Erkeklerde de var bu elbette ama kadınlarda daha yüksek oranda ve daha yoğun olduğundan kadınlar dedim. E tabi biraz da seksistlik var serde.) Hani ara sıra parfüm kullanmak normal bence ama her gün, her sabah işe giderken, her akşam dışarı çıkarken falan parfüm kullanmak, hem de metrelerce sonra bile insanların kokusunu alacağı kadar çok kullanmak niyedir anlamıyorum. Bir güzelliği/özelliği de kalmıyor zaten bu kadar çok kişi bu kadar çok kullanınca. Bu kötü kokun demek değil ama parfüm kullanmamak kötü kokmak da değil ki. Doğru düzgün temizlik ve gerekliyse (ki sıcak yaz günlerinde bilhassa gerekli oluyor) ter kokusunu önleyici (terlemeyi değil, zaten öyle bir şey var mı ondan da emin değilim) malzemelerle kötü kokunun önüne geçilebilir. Bunu yaptıktan sonra özel zamanlar haricinde parfüm kullanmanın mantığını hiç anlamıyorum. Zaten çoğu da pasta gibi kokuyor. Iyy! (Aklıma Soul Kitchen'da her yemeğe krema ekleyen kahramanımız geldi birden.)
0 Responses