Vakitli Vakitsiz

"Vergi versin, ümük versin, can versin
Verirler mi alırlar mı bell'olmaz."

Verirler. İnanmak istemiyor insan ama verirler. Vergi de verirler, ümük de verirler hatta can da verirler. Aldıkları ise...

Ne diyeyim şimdi? Ne anlatayım? Kapitalizmden mi dem vurayım, ... Yok, tadım yok. Neyden şikayet edeceğimi sayacak kadar dahi tadım yok. Zaten söylenmesi gereken her şey bir şekilde birilerince söylenmiyor mu? Ben bir daha niye nefes tüketeyim, söyleyecek yeni bir şeyim yoksa? Sırf isyan ettiğimi göstermek için isyanımdan niye söz edeyim?

Belki bir müddet her şeyden elimi çekmeliyim. Sonra ne olacak peki? Bir süre her şeyi geride bıraktım ve umursamadım diyelim. Sonra yine aynı döngünün içine girmeyecek miyim? Hep başladığım yere geleceksem kendimi koyvermemin ne anlamı olabilir ki? Öyleyse dik duracağım.

Dik durmak? Güzel tabi. Yenilmediğini bilmek, yenilmemek için direnmek; her şey üzerine üzerine gelirken gülümseyebilmek güzel. Ama kendini kandırmamak en güzeli. Pamuk ipliğine bağlıysa mutluluğun, her an yıkılacaksa duvarların bunu bilmelisin. Aksi halde oyalanır durursun kendini korumada sanarak. Lakin gün gelir Odabaşı'nın "Derken bir Ankara, bir poyraz beni döve döve içeri alır." dediği gibi bir esinti -ki muhtemelen sen sebep olmuşsundur ortaya çıkışına- seni döve döve döve... Ne duvar kalır önünde ne mutluluk ne de seni ayakta tutan koltuk değeneklerin. Olup biteni anlamakta zorlanırsın oysa çok basittir her şey. Hiçbir zaman sandığın kadar güçlü olmamışsındır. Zaaflarını kabul etmediğin müddetçe olamazsın da.

İnsan doğasına dair onlarca teori var beynimin kıvrımlarına sıkışmış ve zamanı geldiğinde görücüye çıkmayı bekleyen. Hangi kaynaktan beslenirse beslensin hepsi aynı yere çıkıyor, biliyorum bunu. Kabulleneceksin. Başına gelene isyan etmeyeceksin. Hakedip haketmediğini sorgulamayacaksın. Nerede hata yaptığını bulmaya çalışıp aynı hataya bir daha düşmemek için elinden geleni yapacaksın ama hata yaptığın için kendini suçlamayacaksın. Bileceksin hata yapma hakkın olduğunu, beşerin şaşar olduğunu bileceksin. Hatta aynı hatayı ikinci, üçüncü, beşinci, onuncu defa yaparsan dahi kendine eziyet etmeyeceksin. "Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür." Boşa değildir bu söz, düşüneceksin.

Ne diyorum Allah aşkına?

"Kore dağlarında tabakam kaldı
Mapus damlarında özgürlüğüm."

Gidiyorum anam.
0 Responses